28 Aralık 2011 Çarşamba

Çanta


Genç yönetmen yeni filmi için yüzü düzgün, kamera karşısında rahat,       düş gücü gelişkin bir kadın oyuncu arıyordu.
Gazeteye ilan vererek       adayları davet etmişti.
Gün boyu peş peşe girdiği mülakatlardan       yorgundu.
O, kendine yeni bir kahve koyarken, sıradaki oyuncu adayını       içeri aldılar.
Alımlı genç kız, yüzünde meraklı bir tebessümle deneme       kamerasının
karşısına oturdu ve yönetmenle sohbete başladı.
Adı       Emile Muller'di.
Kısa hasbıhalden sonra yönetmen değişik bir şey       denemiş olmak için
"Çantanızı açıp bana içindekileri birer birer       anlatır mısınız?" dedi.
Genç kız arkadaki çantaya       uzandı.
Fermuvarını açtı.
Önce eline gelen iri kırmızı elmayı       çıkarıp anlattı:
"Bu elmayı sabah tezgah başında meyvelerini       parlatırken gördüğüm manav hediye etti. Çok iştahlı bakmış       olmalıyım."
Sonra bir kitap çıkardı.
Henüz kitabın ilk sayfalarında       olduğunu ve okuduğu satırlardan çok etkilendiğini anlattı. Romanın baş       kahramanının dalaverelerinden sözetti.
Ardından bir gazete       çıkardı:
İş aranıyor ilanını orada okumuştu. Listede, başvuracağı başka       işler de vardı.
Sonra makyaj çantası, ajandası ve not       defteri...
Yönetmen, bu sonuncudan rasgele bir sayfa çevirip okumasını       isteyince defteri açıp mahcup bir edayla okudu genç kız...
Özel       duygulardı okudukları...
Derken çantanın gizli bölmesine attı       elini...
Oradan iki fotoğraf çıkardı.
Biri uyuyan genç bir adam       fotoğrafıydı:
"Sevgilim" diye açıkladı:
"Fotoğraf çektirmeyi hiç       sevmez de... Ancak uykudayken çekebiliyorum fotoğrafını..."
İkinci       fotoğrafın annesinin evlenmeden önceki hali olduğunu söyledi. O
halini       şimdikinden daha çok seviyordu.
Genç kızın, çantadan çıkarıp büyük       doğallıkla anlattığı her bir nesne, bir yapbozun parçaları gibi onun       hayatından kesitler sunuyordu.
* * *
Bu oyun, 15 dakika kadar       sürdü.
Sonunda yönetmen Emile'e teşekkür etti.
Çıkarken kapıdaki       görevliye telefonunu bırakmasını söyledi.
"Arkadaşlar gelecek hafta       sizi arar" dedi.
Emile çıkarken, yönetmenin asistanı girdi       içeri...
Dışarıda bekleyen daha pek çok aday vardı.
Yönetmen       gerindi.
Kısa bir mola vermek istediğini söyledi.
Hala aradığını       bulamamıştı.
Yeni bir kahve doldururken karşısındaki sandalyeye asılı       çantaya ilişti gözü...
Biraz önce içindekilerin birer birer anlatıldığı       çantaydı bu...
Telaşla asistanını uyardı:
"Giden kız çantasını       unutmuş, hemen koşup yetiştirsene..."
Asistan kız sandalyeye baktı ve       "Yoo... O benim çantam" dedi.
Yönetmen, koltuğundan ok gibi fırlayıp       kapıya seğirtti.
Aradığı oyuncuyu bulmuştu.
* * *
20 dakikalık bu       siyah - beyaz Fransız film, 10. Avrupa Filmleri Festivali'nde .
Kısa       filmin adı, filmdeki kızın adı:
"Emile Muller"
Yönetmeni:
Yvon       Marciano...
Konusu:
"Hiçbir güç, düş gücü kadar güçlü       değildir."

8 yorum:

  1. kısa filmler kısa mesajlar..ne kadar güzel oluyorlar...

    YanıtlaSil
  2. İşte hayal gücü dedikleri bu olsa gerek.... Muhteşemmmm :)

    YanıtlaSil
  3. AHHH KIZLAR O KADAR YOĞUNUM Kİ KENDİMİ İÇİMİ DUYGULARIMI YAZACAK ZAMAN BULAMIYORUM HOBİLERİM BİR KENARDA BEKLİYOR BAKIN HEPİNİZE BİRDEN CEVAP YAZIYORUM ANLAYIN HALİMİ KUSURA KALMAYIN .

    YanıtlaSil