19 Ekim 2011 Çarşamba

NEDEN

50'SINDEN SONRA YAPAMADIĞIN TEK ŞEY...
İnsan 50 yaşından sonra arkadaş yapamıyor kendine.

Koca yapıyor, karı yapıyor, çocuk yapıyor, arkadaş yapamıyor.

Yapsa da eskiler gibi olmuyor.

Halbuki uykuya dalar gibi arkadaş olurduk okuldayken.

Arkadaş olmak için yaratılmış gibiydik.

Bir hafta içinde böbrek verecek hale gelirdik.

Neden olmuyor bu işler 50'sinden sonra?

Neden olamıyor?

Oysa o ne güzel bir iştah, o ne güzel bir açlıktı...

Herkes herkese açtı. Seçer, bulur buluştururduk "ruh ikizlerimizi."

Ne de çok ruhtaşımız vardı.. Hiç açıkta kaldığımı hatırlamıyorum.

Ruhumun güzel bir ikizi mutlaka olurdu yanı başımda.

Ölümüne sevdiğim, uğrunda her şeyi göze alabileceğim,

her şeyiyle güzel, her şeyiyle doğru, her şeyiyle kabul ettiğim...

Basbayağı bir aşkla bağlı olduğum...


Şimdi ne zor. Herkes kapalı kutu.

Herkes kapanmış, kaplumbağa olmuş.

Bir kahve iç imi zorlu randevulara bakıyor.

Yatıya kalmak bir tabu.

Evler de gönüller de sımsıkı kapalı.

Gençliğin en çok bu yanını özlüyorum.

Ne güzelliğini, ne diriliğini, ne başıboşluğunu.

Aynı yazarı, aynı şairi seviyoruz diye kuruluveren dostlukları özlüyorum.

Birbirimize yazdığımız o uzun, o ayrıntılı mektupları özlüyorum.

Birbirimizi eleştirmeyişimizi özlüyorum.

Birbirimizin dedikodusunu yapmayışımızı özlüyorum.

Sevgili olarak kimseleri yakıştırmayışımızı özlüyorum.

Arkadaşımı koruyacağım diye annemle yaptığım tartışmaları özlüyorum.

Kavgayı değilse de kavganın altındaki ruhu özlüyorum.

Dünyaya karşı arkadaşımın koruyucu meleği olmayı özlüyorum.

Veya öyle olduğumu sanmayı...

Bıraktim oglumun arkadaslarini eve istedikleri gibi girip çıksınlar.

Bıraktim oglumun arkadaslarini istedikleri gibi buzdolabını talan etsinler.

Bırakacaktım oglum un arkadaslarini istedikleri gibi sevsinler birbirlerini.

Tek bir laf etmedim.

Oğlumun arkadaşı oğlum oldu.

50'sinden sonra arkadaş yapılamıyor.

Kötülükten değil. Başka bir şey.

Ama neden çözemiyorum...

Su ana kadar sahip oldugum tum arkadaslarimi cok seviyorum...

7 yorum:

  1. Ne kadar güzel dile getirmişsiniz.Başka söze gerek yok vallahi.Bizler bu anlamda son şanslı nesilleriz herhalde.Bende 14 yaşındaki kızıma Ayfer Tunç'un Bir Maniniz Yoksa Annemler Size Gelecek adlı kitabını önerdim.Okudukça heyretler içinde kalıp gelip bana anlatıyor.Bence bunun yaşla değil zamanla alakası var.Herşeyin sanal olduğu bir alemde gerçek dostluklara ve sevgiyele kalın......

    YanıtlaSil
  2. Çook haklısın Mevdoş'um çook ! Ama ben seni 50 yaşımdayken tanıdım ve sevdim :)

    YanıtlaSil
  3. Ben 30 umdayım ama yine de size katılıyorum. Artık insanlar birbirleriyle iletişime geçerken bile iki kere düşünüyorlar İyi niyet hiç yok denecek kadar az. Yüzünüze gülenlerin bir dakika sonra arkanızdan konuşacaklarını bilerek muhabbet etmek acı veriyor. Yaşla alakası yok.Ben insanların değiştiğine inanıyorum.

    YanıtlaSil
  4. Bence bunun yaşla hiç bir ilgisi yok. İnanın artık her yaş grubunda benzer sıkıntılar yaşanıyor.
    Yüz yüze yakalayamadığım sıcaklığı ben blog sayesinde, sizler gibi değerli insanlar sayesinde tattım.
    Sevgilerimle.

    YanıtlaSil
  5. senin gibi bir insanla herkez arkadaş olmak ister mevdoş abla ne güzel anlatmışsın harikasın:)

    YanıtlaSil
  6. Hayat ve Kurabiyesi20 Ekim 2011 01:06

    Ben daha 50. yaşın yarısında bile değilken yazılanlara harfiyen katılıyorum.. sıkı dostlara.. birlikte içilen kahvelere hayranlıkla bakıyorum... arkadaş edinmek .. edindiğin arkadaşınla dost olmak imkansız..

    YanıtlaSil
  7. Çünki Mevdoş'cuğum,
    Eskiden doğaldık. Girinti-çıkıntılarımız vardı. Pürüzlerimiz vardı. Onları yadsımaz birbirimize onlarla tutunurduk. Şimdi dümdüz olduk. Metal plakalar gibi. Soğuk ve kaygan. Ondan tutunamıyoruz birbirimize.
    Derindik. Ruhlarımız çok derindi, duygularımız çok derindi. Temiz ve berraktı. Davetkârdı. Giren dalar, dalar dibine ulaşamazdı. Şimdi sığlaştık. Girecek, yıkanacak, ferahlayacak yer yok.
    Kalplerimiz kocamandı. Yumuşacık sevgiyle kaplanmıştı. Çok kişiye yer vardı. Gözyaşlarını emer, kahkahaları çınlatırdı. Artık sertleşti. Dikenler batıyor, çiziyor, kanatıyor.
    Vermek doğal ve doğruydu. Almak mutlulukla ama mahcubiyetle olurdu. Şimdi vermemek için sıkılan, saklanan elleri, kırıp parçalayarak açıyor, içindekini kapışıyoruz.
    Biz büyüdük, devir değişti.

    YanıtlaSil